Salvador Dali, resimleri, hayatı ve fikirleriyle sanat tarihinin eşsiz adamı. Yaşamının ilginçliği yansımıştır resimlerine, belki de resimleri yansımıştır yaşamına başından beri. Bugün Dali’nin (Salvador Domingo Felipe Jacinto Dali y Domenech kısaca Salvador Dali daha da kısası Dali) hayatını ve eserlerini sunuyoruz sizlere.

La Figueras… Kuzey İspanya’da Pirene eteklerinde bir kasaba.
Noter Sinyor Cusi menenjitten ölen oğlu Salvador’u bir türlü unutamaz. Hanımın tekrar hamile kaldığını duyunca neredeyse zil takıp oynayacağı tutar. Eğer şu doğan çocuk da erkek olursa…

Olur da. Sinyor ve Sinyora Dali’nin bu afacanı bir sırtlarında taşımadıkları kalır, “yapmayın etmeyin” ikazlarını ciddiye almaz, alabildiğine şımartırlar. Dali 6 yaşındayken menenjitten ölen erkek kardeşinden 3 sene sonra dünyaya gelmişti.

1973’te şöyle yazacaktı: ‘Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu. Babamın sevgisinin bu sınırları, yaşamımın ilk günlerinden itibaren çok büyük bir yara oldu.’

Biliyor musunuz? Katalanlar İspanyollardan çok farklıdırlar, daha zengin, daha aykırı ve sanata daha meraklıdırlar. Barcelona’da yaşarlar ama kalpleri Paris’te atar. Dali’lerin yazları takıldıkları Cadaques antik bağ taraçaları ve yıldız yelinin kemirdiği kayalarıyla farklı bir coğrafyadır. İşte bu jeolojik taşkınlıklar çocuğun hayal dünyasını cilalar.
Gün gelir minik Salvador çift tarafı kesen ustura olur, ev halkı “aman heyheylenmesin” diye sevimli kardeşi Anna Maria’yı kucağa almaktan korkar, garibi beşiğinde bırakırlar.

Salvador Felipe Jacinto Dali 7 yaşındayken imparator olmaya niyetlenir. Napolyonvari tavırlar takınır ve emirleri yerine getirilmezse tafra yapar. Keratanın kabahatleri bile “hikmet” sayıldığı için hepten şarlar, kapıları duvarları karalamaya başlar. “Aaa bak teyzesi ne güzel di mi” dendikçe gemi azıya alır, bıkıp usanacak yerde üç vardiya mesai yapar.

Babası bu küçük despota irili ufaklı fırçalar, renk renk boyalar alır ve ressam Juan Nunez’in peşine takar. Juan Usta küçük canavarın hiç de boş olmadığını fark eder ve derse kara kalem çalışmalarından başlarlar. Salvador resme oturunca kendini unutur, adeta başka âlemlere yelken açar. Hem çizgileri sağlamdır hem de hayal gücü sınır tanımaz.
Salvador, gençlik yıllarında hem Madrid San Fernando Akademisi’ne devam eder hem de sanat dergisi Studium’da çalışır. Ancak anarşist tavırları yüzünden okuldan atılır, hatta bir süre Girona’da tutuklu kalır (1923). O da çarığını çorabını toplar, Paris’e kaçar. Burada Picasso’yla tanışır ve “kübizm” takılmaya başlar.

Bu kübizm denen akım o yıllarda pek modadır, bunlar zamana ve mekana bağlı kalmaz, nesnelerin tabiî düzenini bozarlar. Mevzuya başka açılardan bakar, hayalleri, arzuları karalamaktan kaçınmazlar.

Kübistlerin anlaşılmak gibi bir dertleri yoktur, katar, karıştırır, marifeti meçhulde ararlar.

O günlerde Avrupa’da Freudçular çok konuşulur, nitekim Salvador’u da tesirleri altına alırlar. Bir tarafta ahlaki kuralları “pranga gibi” gören sanat camiası, öbür yanda “psikanalizasyon” takılan doktorlar. Bunlar çarpık ilişki adına akla gelecek her haltı onaylar, gırtlaklarına kadar pisliğe batarlar. Göz ne görürse, gönül ona konar derler ya Dali de “abuk saçık” resimler yapar. Kaldı ki yakın arkadaşları da sağlam pabuç sayılmazlar, nitekim o da çizgi dışı bir adam olur çıkar. Saçlarını uzatır, dudaklarını boyar, Don Kişot gibi bıyık bırakır, gözlerini pörtlete pörtlete bakar ve aklını poşetlik resimlerle bozar.
Dali, deli midir değil midir bilmiyoruz ama kendine “paranoyak” dedirtebilmek için takla atar, öyle ki konuşma yapmak için çağrıldığı kürsüye dalgıç elbiseleriyle çıkacak kadar. Üstelik tasmalarından tuttuğu iki azgın tazıyı zaptetmeye çabalar. Ona göre reklam reklamdır, iyisi kötüsü olmaz, uyanık olan şöhreti skandallarla yakalar.

Salvador her ne kadar kapitalistlere sövse de onlar gibi yaşar, adıyla çıkan kozmetiklerden isim hakkı alır, su gibi dolar harcar.

Dali şıpsevdidir, tez bıkar. Soyut resim, gerçek üstücülük, izlenimcilik, noktacılık ve kübizmde sebat etmez, her akıma girer çıkar. Kâh Troçki resimleri çizer, kah Nazi damarı tutar. Ama etkilendiği insanlara hakkını verir, kimsenin tarzını, fikrini çalmaz, atıf yapmaktan kaçınmaz.

Bir ara sinemaya merak salar, ancak bir sürrealist klasiği olan “Un Chien Andalou” (Bir Endülüs Köpeği) ile çok tepki toplar. Filmcilikten çabuk soğur ama tiyatro, opera, bale, mimari, peyzaj ve edebiyat sahalarında at oynatmaktan hoşlanır hem boyar, hem yazar.

Dali bir ara şair Paul Eduard’ın Rus asıllı eşi Helena Diakonova (Gala) ile tanışır. Kadını ayartmak için boynuna inci kolyeler, kulağına sardunyalar takar. Vücudunu tıraş kesiği gibi kanla boyar. Bunu balık kılçığı, keçi gübresi ve yağla karıştırıp şekil yapar. Hasılı kırk kılığa girer ve Gala’yı arkadaşının elinden kapar.
“Hem monarşistim hem anarşist” sözüyle ünlenen Dali, İspanya İç Savaşı’nda yurdundan kaçar. Irkçı olmadığı gibi Marksizm’le de işi olmaz, esasen politikayı kansere benzetir ve burjuva gibi yaşar.

Sürrealist’lerin (gerçeküstücülerin) önde gelen isimlerinden biri olan Dali’nin bazı tabloları mizah kokar. Mesela şahane bir sahil yapar, dağlar, kumsallar, dalgalar filan… Köpeğini arayan bir çocuk denizi halı gibi kaldırıp altına bakar. Sonra o akan saatler, kokmuş eşekler, kuyruklu pionalar…

Hareketli olan ve zamanlama gerektiren öğelerse kediler, su ve Dali’nin kendisidir. Halsman sayar, 3’de asistanlar kedileri ve suyu fırlatır, Dali sıçrar ve Halsman deklanşöre basar. Mükemmel kareyi yakalamak için zamanlama çok önemlidir ancak biraz şansa da ihtiyaç olduğu açıktır. Asistanlar stüdyoyu temizleyip, kedileri kontrol altına almaya çalışırken Halsman karanlık odada sonucu kontrol eder ve yeniden denemek için döner. Doğru zamanlama ve kusursuz fotoğraf için defalarca aynı şeyler tekrarlanır. Halsman kitabında Dali Atomicus’u çekebilmek için 6 saat boyunca çalıştıklarını, 28 fırlatış gerçekleştirdiklerini anlatır ve kedilerin zarar görmediğini de ekler.

Life dergisi bu muhteşem fotoğrafa derhal iki sayfa yer ayırır. Ve tüm zamanların en ünlü, en çok basılan, en çok kopyalanan, hakkında en çok yazılan fotoğrafı haline gelir. Fotoğraf kendi başına fotografik değerler açısından başarılı ve dikkat çekici olduğu kadar, aykırı bir sanatçının aykırı bir sanatsal ifadesi olarak da değer taşımaktadır. Dali’nin kendisi ve çalışmalarının bu fotoğrafa konu olması fotoğrafa bir kat daha anlam ve başarı katar.

Dali bir şeyden korkmaz ölümden korktuğu kadar. Unutulmaktansa ıstırap çekmeye razıdır, mezara koymasınlar da isterse etlerini doğrasınlar. Son olarak Salvador Dali, 23 Ocak 1989’da kalp yetmezliğinden ölür ve Figueres’te kendi adını taşıyan müzenin mahzenine gömülür.

21 Nisan’da bazı gazetelerde (çok değil sadece Hürriyet ve Milliyet’te) İspanyol gerçeküstücü ressam Salvador Dali’nin de aralarında olduğu sanatçılara (Picasso gibi) ait 496 parçalık bir koleksiyonun Fransa’da, Paris’teki Sotheby’s Müzayede Evi’nde açık artırmayla satılacağı haberleri çıktı.

26-27 Nisan’da düzenlenen müzayede kapsamında Salvador Dali’nin özel çizimlerinin olduğu bir not defteri de bulunuyor. Defterin sanat tarihinde kendisine özel bir yeri olan ressama ait olması önemli ama daha ilginç olan yanı Dali’nin arkadaşı şair Paul Eluard’ın eşi olan Gala’ya âşık olduğu ve onu işe yarayacağını düşündüğü tuhaflıklarıyla (elbiselerini yırtmak, kulağına sardunya çiçeği takmak gibi) baştan çıkarmaya çalıştığı, sonra birlikte yaşadığı döneme (1920’lerin sonu-1930ların başı) ait olması.

O dönem ressamın aynı zamanda en bilinen eserlerinden biri olan Belleğin Azmi isimli tablosunu yaptığı yıllar (1931).

Yaptığı resimlerin bazılarına göz atarsak:

Salvador Dali; ‘’Düşmanlarımın, arkadaşlarımın ve halkın resimlerime aktardığım imgelerin anlamını çözemediklerini söylemeleri bence son derece anlaşılır bir durum. Onları yapan kişi olarak ben bile anlayamazken, başkaları nasıl olur da bu imgeleri anlamayı umabilir.” demiş. Yine de biz şansımızı deneyebiliriz.

-Belleğin Azmi

Salvador Dali’nin en ünlü tablolarından biri Belleğin Azmi isimli bu tablosudur. Eriyen Saatler olarak da biliniyor. Bu tablo için bir çok varsayım var. Aynı zamanda bu tabloyu herkes farklı yorumlayabilir. Bu varsayımlardan biri; genel olarak, katı ve değişmez zaman kavramına karşı bir protesto olarak yorumlanıyor. Salvador Dali sonradan bu resmin ilhamını, sıcak ağustos güneşi altında erimekte olan bir Fransız peynirinden aldığını söylemiştir. Tablonun ortasında canavar biçiminde bir insan figürü var. Salvador Dali’nin bir çok yapıtında da var bu nesne ve sanatçının kendisini betimlemesi olarak algılanıyor. Gözü kapalı ve uyku halinde olan bu figür rüya olayına işaret ediyor olabilir. Resimdeki saatlerinde rüya görülürken geçen zamanı ifade ettiğini söyleyebiliriz. Yani bilincimiz yerinde değilken zaman bizim için bir şey ifade etmez sadece akıp gider. Sol alt köşedeki turuncu saat karıncalarla kaplıdır. Salvador Dali karıncaları, ölümü ve kadın üreme organlarını simgelemek amacıyla kullanmıştır. Son olarak, Mona Lisa tablosu gibi tamamlandıktan kısa bir süre tablonun kırmızı şarapla ıslatıldığı söyleniyor.

‘’Efendim iyi ressam olmak çok kolaydır. Sadece iki şartı vardır. Birincisi İspanyol olmanız gerekir. İkincisi adınızın Salvador Dali olması gerekir.”

-Haşlanmış Fasülyeli Yumuşak Yapı (İç Savaş Sezgisi)

1936’da başlayan İspanya İç Savaşı’ndan altı ay önce tamamlamış bu resmi Salvador Dali, haşlanmış fasulyeyi kolları bacakları ayrışmış ve kendisiyle dalaşan, sanki kendi kendini boğmaya çalışan kocaman bir figür gibi betimlemiştir. Savaştan altı ay önce koyduğu İç Savaş Sezgisi adı ise Salvador Dali kehanetlerinin gerçek olduğunun bir kanıtıdır.

‘’Delilerle benim aramdaki fark, onların deli, benimse deli olmamamdır.”

-Yanan Zürafa

Yanan Zürafa, Salvador Dali’nin anlatımıyla ”erkeksi kozmik kıyamet canavarıdır.” Zürafa, Dali’ye göre savaşın önsezisidir. Öndeki ve arkadaki kadın figürünün sırtını iskelet benzeri bir yapıyla destekleyerek toplumun hatalarını ve zayıflıklarını anlatmak istemiştir. Salvador Dali insan vücudunu psikanaliz ile açılabilen tamamen gizli çekmeceler olarak görüyor. Bazı yorumlarda ise bu figürlerin uzun boylu mankenler olduğu ve savaşın yaklaştığını duyuran ölüm melekleri olduğu söyleniyor.

‘’Ben sürrealizmin ta kendisiyim.”

-Yeni İnsanın Doğuşunu İzleyen Jeopolitik Çocuk

Yumurta şekli verilmiş bir dünya var. Kuzey Amerika üzerinden çıkmaya çalışan bir adam resmedilmiştir. Anlatılmak istenen, II. Dünya Savaşı sonrası Amerika’nın kuruluşu ve yeni süper güç haline gelişidir. Sağ tarafta adamın elinin altında ezdiği Avrupa ve diğer üçüncü dünya ülkeleri de değişen güç dengesini simgeliyor. Salvador Dali bu tabloyu Amerika’da kaldığı sürede çizmiştir.

Salvador Dali 16 yaşındayken günlüğüne şunları yazmış:

‘’Bir dahi olacağım, dünya bana hayran kalacak. Muhtemelen hor görüleceğim ve anlaşılmayacağım ama bir dahi, büyük bir dahi olacağım.

-Uzay Fili

Fil sembolü Salvador Dali’ye göre geleceği ve aynı zamanda gücü ve hakimiyeti temsil etmektedir. Dali, filleri çok uzun ve neredeyse görünmeyecek kadar ince bacaklar ile tasvir ederken aslında sırtlarında yer alan ağırlığın önemine vurgu yapmak istemiştir.

KAYNAK: presshaber.com/salvador-dali-ve-delilikleri-27233.html

Nilay Gündüz

Views: 790