Yalnızca kendi hayatımızı yaşarız. Ancak kitaplar vasıtası ile sayısız bilgelik kazanabilir, onlardan elde ettiğimiz çıkarımlarla şekil değiştirebiliriz.
Bir yazar yazısını yazar, bitirdikten sonra baştan sona okuyup yeniden şekillendirir. Nihai olarak en son hâlini verip, düzenlediğinde dolaşıma bırakır.
Yarattığı sözlerin gücüne ise tam da bu noktadan sonra şahit olmaya başlar. Başkalarını etkileme veya etkileyememe, değiştirme ya da değiştirememe gibi sonuçlar bir yol haritası çıkarır ve tüm bunlar tıpkı bilim gibi, yeni bir teknolojik icadın çıktığı yolculuğa benzetilebilir.
Bilge bir kişiliğin sizinkilerden daha mükemmel olduğuna inandığınız yazılarını okuduğunuzda onun düşüncelerinde medite olmuş vakitler geçirirsiniz.
Aslında teknolojiler, kitaplar, düşünceler hiçbiri bizden değerli değil. Aksine biz olmasak anlamsız yığınlardan öteye geçemezler.
Onları değerli kılan bizlerin yaklaşımlarıdır. Ve teknolojiye çığır açtıran bizleriz. Yazarlar bizim sayemizde bilgeler, markalar bizim sayemizde dünyanın en çok tercih edilenleridir.
Nootropik ilaç olarak adlandırılan bazı ilaçlar alındığında kişinin dikkat artışı, öğrenme kolaylığı gibi özelliklerinde az miktarda değişiklik olduğu gözlemlenir. Bahsi geçen birkaç yeni yapımda nootropi çok abartılsa da, aslında etkisi sınırlıdır.
Fakat bu etkiyi güçlendirmek, kalıcı olmasını sağlamak, hatta hayatınızı değiştirmesine izin vermek sizin elinizde. Okuyarak!
Her ilacın etkisi geçicidir. Ancak düzenli okuma yapmak kalıcı bir şekilde zihninizi yükseltir ve bir ömür boyu fayda sağlar. Üstelik kitapların yan etkileri asıl etkilerinden de faydalı.
Okuma alışkanlığını her gün belirli dozda almanız gereken bir ilaç olarak düşünün. Misal elli mg eşittir elli sayfa gibi. Bu ilaç bağımlılık yaratan bir ilaç olsun ve kullanmadığınız zaman yoksunluk çekeceğinize, sefil duruma düşeceğinize, algılarınızın, bakış açınızın daralıp zamanla beyninizin işlevselliğini yitireceğine sizi inandırsın.
Bir toplulukta kitap bağımlısı olduğunu söylemek, sigara bağımlısıyım belirtmekten daha havalı olsa gerek.
Sadece belli bir süre okuma yaptıktan sonra kendinizde izleyeceğiniz değişimler bunu en doğru hali ile açıklayabilir. Kaldı ki bunun doğrusu yanlışı olduğuna da inanmak istemiyorum. Çünkü okumak oldukça öznel ve son derece kişisel bir eylem.
Benim inandığım şey; kitap okuyarak aklımızı bilinç dahilinde bir başka kişinin akış durumuna geçirerek yeniden programlama gücü kazandığımız.
Bilgelik benim açımdan açlık arzumu doyurabilen tek olgu. Çünkü bilgelik kazandıkça yani okuyup başka hayatları deneyimledikçe aşırı hoşnutsuzluk riskiniz ortadan kalkar. En değerlisi bilgeliğin yaşla hiç alakası olmadığını açık seçik yine, yeniden görmüş olursunuz.
Zihinsel işletim sistemimizi güncel tutmayı başardığımızda, ana uygulamalarımız, yani konuşma, yazma ve iletişim kurma eylemleri hep daha hızlı ve sorunsuz çalışıyor ki bu bilindiği üzere tecrübe ile sabit.
Umuyorum ki sizin sürümünüz de günceldir.
Unutulmamalıdır ki en iyi kitaplar, yazar yaşamın akış hâline dahil olabildiğinde yazılır. Anlatıcı bu sayede az bilgi, çok bilgelikle ilhamını ya da görüşlerini hayatın akışından toparladıkları aracılığıyla karşı tarafa iletebilir. Kargaşaya gerek kalmadan okuyucuya fikirlerini taşır ve onu kendi akış durumuna getirdiğinde sihir gerçekleşmiş olur. Zihinsel işletim sisteminiz güncellenir. Yeni sürümünüzde yeni özellikler ve daha işlevsel kısayollar görünür hâle gelir.
Sürecin işleyişini yukarıda metaforik olarak böyle özetleyebiliriz.
KAYNAK: Gürcan Öztürk / Matematiksek / Komplike Dergi
Views: 54