Her güzel gördüğümüz veya başka bir deyişle her sevdiğimiz şeyi kendimize isteme ediminin birçok yıkıcı sonucu da var. İnsanlık tarihi bunun örnekleriyle dolu olmasına rağmen insan olarak bazen “Hep daha fazlası” demekten kendimizi alamadığımız oluyor. Ve ne yazık ki her fazlasını isteme edimimiz iklim krizinin yıkıcı etkilerini deneyimlerken, “hadi bir taş da sen at” tadında bir yaklaşım! Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir haber buna iyi bir örnek. Beğendiği bir bitki görünce onu koparıp, sahip olma dürtüsünün de tek örneği değil elbette. Sahilde görüp, çok beğendiği kum zambağını koparan ve evdeki saksısına ekmek istediğini iddia eden kadına kesilen cezanın miktarı da insanların duruma yaklaşımını değiştiriyor. Nesli tükenmekle karşı karşıya olan “kum zambağını” koparmanın cezası 109 bin 593 TL.
Doğal yaşam alanı olan sahillerin birçoğunun plaj olarak kullanılması, sahillerdeki işletme sayılarının artması, artan kentleşme ve bitkinin koparılması nedeniyle kum zambakları tüm dünyada azalıyor! Her bir türün ekosistemin dengesi için vazgeçilmez olduğu bilgisiyle durumu değerlendirecek olursak, yok olmasına ramak kalan her bir canlı gezegenimize yeni bir yara açılması demek. İnsan faaliyetleri azalınca, “Dünya Limit Aşım Günü” bile ileri bir tarihe kendini atabiliyor. Elimizde böyle bir veri varken, tüketim alışkanlıklarımızdan taviz vermemekte ısrar etmek pek mantıklı görünmüyor. Bu nedenle ilk olarak yapmamız gereken şeylerin başında sadeleşmek ve sevdiğimiz/beğendiğimiz -illa ki sevmek zorunda değiliz- herhangi bir varlığın önce yaşam hakkına saygı duymak geliyor.
Kum zambağının (Pancratium maritimum) biyolojik özelliklerine baktığımızda ise yaşama sıkıca tutunan ve barındırdığı şifayı paylaşan bir bitki olduğunu anlıyoruz. Temmuz-ekim ayları arasında çiçek açan kum zambakları, kendi kendine döllenen ve soğanlı bir bitkidir. Türkiye’de İstanbul, Bolu, Bartın, Sinop, Samsun, Giresun, Trabzon, Kırklareli, Antalya, Mersin ve Adana’nın kumlu sahillerinde görülür. İçindeki alkaloitler ve flavanoidler; gıda, tekstil ve farmakolojik endüstrilerde kullanılmaktadır. Akdeniz ülkelerinde ve Karadeniz’in güney kıyılarında sıklıkla rastlanan kum zambağı tuza, kuraklığa ve sıcağa karşı dayanaklı bir bitkidir.
Minos uygarlığına başkentlik yapmış Knossos antik kentindeki fresklerde yer aldığını öğrendiğimde ise bitki sembolizmini bir kez daha hatırladım. Minik bir parantez; zambak kelimesi (lily) Sümerce’de nefes, hayat gibi anlamlar taşır. Zambağın Antik Mısır’dan Antik Yunan’a kadar birçok kültürde barındırdığı derin bir bilgisi vardır. Kum zambağına dönecek olursam; eşleştiği mitlerden biri yeraltıyla eşleşen Persephone’dur. Tarım ve bereketin tanrıçası Demeter’in kızı olan Persephone yaşamının bir kısmını eşi Hades’in yanında yeraltında, bir kısmını annesi Demeter ile yeryüzünde geçirir. Kızı her yeryüzüne çıkarken baharı getiren Demeter, kızının yer altına inmesiyle toprağı soğutup, kışın -ölümün- gelmesini sağlar. Kum zambağının çiçekleri de açmayı bıraktığında bu durum havanın soğuyacağının habercisidir.
Kum zambağına rastlayacak olursanız, doya doya seyredin ve illa ki bir anı istiyorsanız fotoğrafı çekin. Yaşamın çeşitliliğine engel olmayın!
Yeşilist / Ayça Ceylan
Views: 42