Kalıplanmış insan psikolojik bakımdan zaten çok yalnız. Onun için sosyal bakımdan yalnız kalmak istemez. Çevresinde sürekli insan bulundurmak ister.

Hemen hemen her soruda kalıplanmış insan, kendi özüyle olan ilişkisinden çok, dış dünya ile, başkalarının beklentileriyle olan ilişkisine önem verir. Yaşamında baskın olan, toplumun kendinden beklediğidir. Bu beklentileri sürekli birinci planda tuttuğu için iç dünyasında olup bitenleri ikinci plana atar.

İç Çocuk – İç Ana Baba

Çocuğun yetiştiği ortamda dış dünyayı, toplumu, kültürü genellikle ana baba temsil eder. Çocuk büyürken ana baba onun sosyalleşmesinin türünü ve derecesini, yeni deyimiyle sosyalleşmenin niteliğini ve niceliğini önemli ölçüde etkiler. Çocuk, içinde yaşadığı toplumun değerlerini, beklentilerini, doğru ve yanlışı ana babasından öğrenir. Zamanla ana baba toplumla, kültürle, sosyal yaşamla ilgili beklentileri temsil eden simgeler haline dönüşür. Çocuk ana babasmı içselleştirerek içinde taşımaya başlar. İç ana baba sürekli çocuğun yaşamının bir parçası olur ve toplum kurallarının bekçiliğini yapmaya başlar. Çocuk toplum kurallarına uymayan bir şey yaptığı zaman iç ana baba onu suçlu hissettirir. Bu nedenle çocuğun iç ana babasıyla ilişkisinin kuvvetli ya da zayıf olması söz konusu olabilir.

Çocuğun doğuştan geliştirmeye başladığı kendine özgü bir psikolojik yaşamı vardır. Psikolojik yaşamının farklılık ve karmaşıklığında çocuk kendi özelliğini, tekliğini ve emsalsizliğini bulur. Bu öze iç çocuk adını veriyoruz. Eğer ana baba çocuğun özünü besler, geliştirir ve yardımcı olursa iç çocuk sağlıklı gelişir.

Demek oluyor ki her insanın içinde bir iç çocuk ve bir iç ana baba var. İç ana baba ve iç çocuk birbirleriyle iletişim halindeler. Eğer çocuk sağlıklı bir gelişim ortamında büyümüşse, iç çocuk ile iç ana baba arasındaki iletişim karşılıklı saygıya ve sevgiye dayanır. Her iki taraf birbirini dinler ve birbirlerinin isteklerini ciddiye alarak, önemseyerek bir denge kurmaya çalışır.

Diğer yandan çocuk sağlıklı bir gelişim ortamında büyümemişse, iç çocuk ile iç ana baba arasında iletişim karşılıklı saygı ve sevgiye dayanmaz. Denge ya iç ana baba lehine ya da iç çocuk lehine bozuktur. İç ana baba, iç çocuğu baskısı altına almış ve tamamıyla sindirmişse, onu hemen hemen yok sayar. Ya da iç çocuk, iç ana babann denetiminden tamamıyla çıkmıştır ve iç ana babayı yok sayar. Her iki durum da sağlıksız bir psikolojik yaşama işaret eder.

Her insanın içinde bir iç çocuk, bir de iç ana baba vardır, iç çocuk kişinin özünü, iç ana baba toplumun beklentilerini simgeler.

Sağlıklı gelişmiş insanın bilinci hem iç çocuğuyla hem de iç ana babasıyla tümden ilişki halindedir. Bu bilinç iç çocuk ve iç ana babayı sürekli iletişim içinde tutar. Bu iletişim neşelidir, oyuncudur, gerçekçidir, güvene ve koşulsuz sevgiye dayanır. Böyle insanın yüzü güler, gözleri ışıldar ve enerjiktir. Yaşamdan zevk alır. Kimseyi yargılamaz. Şikâyet etmez. Yaşamında ortaya çıkan zorlukları karamsarlık kaynağı yapmaz; aksine bu zorlukları yenmesini öğrenerek daha güçlü bir insan olacağını düşünür.

Öte yandan kalıplanmış insanın bilinci pek gelişmemiştir ve çoğu kere ya iç çocuğunu ya da iç ana babasını birinci plana çıkartır ya da gerilere iter. Bu gelişmemiş bilinç ortamında, iç ana baba ve iç çocuk sağlıksız bir ilişki ve iletişim içindedirler.

İç çocuğunun gelişimi duran kişi bedenen büyümeye devam eder, ancak psikolojik olarak, özellikle duygusal yönden gelişemez. Bu nedenle iç çocuğu gelişememiş insanlara yetişkin çocuk adı verilir.

Tipik Yetişkin Çocuk Davranışları

Neşesiz-küskün insan: Küskünlük, neşesizlik, hiçbir şeyden zevk alamama tipik yetişkin çocuk davranışlarından biridir. Yetişkin çocuk, yaşamın coşkulu bir yanını göremez. Hayat onu ezer. Yaşamak onun için bir yüktür.

Asık suratlı-kızgın insan: Bazı yetişkin çocuklar her şeye kızmaya hazırdır. Sağlıklı bir insanın sakin sakin konuşacağı bir konuya onlar kızarlar. Hemen öfkelenirler.

Gergin insan: Sürekli gergin, kaygılı ve tedirgindir. En basit görünen yemek hazırlamak, komşuyu ziyarete gitmek gibi günlük olaylar bile ona gerginlik ve kaygı verir.

Saldırgan insan: Yetişkin çocuğun en belirgin özelliklerinden biri saldırgan olmasıdır. Bir anlaşmazlığı sözle, konuşarak, tartışarak, diyalog yoluyla değil, saldırganlıkla çözmeye çalışır. Bu saldırı sözlerine ve hareketlerine yansır. En sakin ortamlarda bile saldırırcasına iletişim kurar.

Pısırık insan: Saldırgan tipin zıddıdır. Haklı olsa dahi ne sözleriyle, ne de davranışlarıyla hakkını savunabilir. Sürekli alttan alır; amacı başkalarını memnun etmektir. Kendisinin ne istediği pek önemli değildir.

Yobaz-bağnaz insan: Belirli bir düşünce ya da inanç sistemine körü körüne bağlanan ve bunun dışında hiçbir düşünceyi dinlemeyen kişidir. Yobaz hem cahil hem de okumuş olabilir. Cahil yobaz, kendi ailesinden ve çevresinden gelen inanışları hiçbir eleştiriden geçirmeden kabul eder ve başkalarına da kabul ettirmeye çalışır. Okumuş yobaz, belirli bir düşünüş biçimini, ideolojiyi eleştirisiz kabul eder ve onun ötesinde hiçbir düşünceyle ilgilenmez. Bunlar “tek yol”culardır. Her türlü yobazlığın temelinde eleştirel düşüncenin eksikliği yatar. Yalnız bu pasif bir eksiklik değildir. Yani bilmemenin ötesinde, öğrenmemek ve düşünmemek için son derece saldırgan bir biçimde direnç vardır.

Tutkunluğu olan insan: Çevremizde en sık görebileceğimiz insan türlerinden biridir. Söz konusu tutkunluğun iki türü vardır: dış nesnesi olan ve dış nesnesi olmayan tutkunluklar. Sigara düşkünü, içki düşkünü insanların yanı sıra, yiyecek düşkünü insanlar da çevremizde bol miktarda vardır. Sigara düşkünü günde bir-iki paket sigarayı tüketir; içki düşkünü de her akşam keyif için içer. Yiyecek düşkünü yaşamın anlamını yerken bulduğundan, sürekli yer. Bunların yanı sıra, uyuşturucu ve seks düşkünlüğünden de söz edilebilir. Bu tür tutkunlukların bir nesnesi vardır. Bazı düşüncelere ve davranışlara bağlı olarak geliştirilen tutkunlukların dış nesneleri yoktur. Örneğin, kimi insanda mükemmeliyetçilik tutkusu vardır, yani durum ve koşullar ne olursa olsun bu insanlar mükemmel bir sonuç almayı beklerler. Mükemmeliyetçiliğe tutkunlar olduğu gibi, başkalarını denetlemeye tutkun, sürekli güç peşinde koşan kişiler de vardır.

Sağlıklı iç çocukla sağlıklı iç ana baba birbirleriyle iletişim kurdukları zaman, birbirlerini tamamlarlar ve daha dengeli bir davranış ortaya çıkar.

İç Ana Babanın ve İç Çocuğun Özellikleri

İç çocuk duygusaldır. Kişinin yaşam enerjisi iç çocuktadır. Buna karşılık, iç ana baba mantıklıdır. İç çocuk duygularıyla tepki verirken, iç ana baba mantığıyla tepki verir.

Hayal kurmanın yaşamımızda bizim sandığımızdan çok daha önemli bir yeri vardır. İnsanlığın tüm yenilikleri iç çocuğun hayalleriyle başlar. İç ana baba bu hayalleri gerçekçi bir zemin üzerinde değerlendirir. Hayalcilik iç çocuğun, gerçekçilik iç ana babann özelliğidir. Beraberce sağlıklı bir davranış ortaya çıkar.

İç çocuk saflığının yanı sıra, oyuncudur, şakacıdır, şevklidir, heyecanlıdır, cıvıl cıvıl enerji doludur. İç çocuk sürece yöneliktir, iç ana baba sonuca. İç ana baba için sosyal yaşam ön planda olduğundan, başkalarının ne diyeceği çok önemlidir, iç çocuk ise, yaptığı faaliyetten alacağı coşkuya, hazza önem verir, iç çocuğu baskı altna alınmış insanların sürekli hüzünlü, asık suratlı, gergin olmalarının nedenlerinden biri budur.

İster sağlıklı ister sağlıksız olsun, her insanın bir iç diyalogu vardır. Sağlıklı psikolojik yaşamı olan insanlarda her iki taraf -yani iç çocuk ve iç ana baba- birbirini tanır, sınırlarını bilir ve diğerine saygılıdır. İç diyalog, çocuk büyürken onun çevresinde yer alan dış konuşmanın, dış diyalogun zamanla içselleşmiş halinden başka bir şey değildir. Aynen dış dünyada olduğu gibi, iç çocuğun ve iç ana babanın da kendilerine özgü bir üslubu ve iletişim tarzı vardır.  İç diyalog derindir, her yerde ve her zaman devam eder. Kişinin kendi iç diyalogunun farkına varabilmesi için bilinçli gözlem yapması gerekir; çünkü belli belirsiz bir enerji düzeyinde yer alır.

Kişi sağlıklı bir aile yaşamı içinde büyümüşse hem içindeki ana babayı hem iç çocuğunu duyar ve ikisi arasında bir denge kurar. Sağlıklı aile ortamında büyümeyen kişinin iç ana babası ve iç çocuğu arasında bir denge yoktur; kişiliğinde ya iç ana baba ya da gelişmesi durmuş, sağlıksız bir iç çocuk baskın rol oynar. İçindeki çocuğu sağlıklı gelişmiş bireylerin kişiliği özgündür; çünkü bu kişilik, bireyin kendine özgü düşünce, duygu ve davranışını belirtir. Özgün bireylerin içlerindeki çocukla ilişkileri kuvvetlidir; her an iç çocukla iletişim halindedirler. İç çocuğu horlama, aşağı görme, değersiz bulma yoktur.

Doğan Cüceloğlu’nun Yetişkin Çocuklar isimli kitabından altını çizdiğim cümleleri paylaştım sizlerle.

Rahmet ve sevgiyle…

Derleyen: Nilay Gündüz

Views: 414