‘Tatil için yaşıyoruz’ düşüncesini doğal sanan beyaz yakalı, İbiza’daki köpük partilerine katıldığını göstermek için yıl boyunca çalışır, bir yılda taksitle öder. Mecliste, sokakta, ilişkilerde paçozluk sinsice pusudadır; her fırsatta yapışkan bir samimiyet ile karşınıza fırlar.

Yüzeyselliğin hüküm sürdüğü, paçozluğun damgasını vurduğu çağımızda, ‘etrafta konuşacak insan bulamıyorum’ diye dert yanan insanların sayısı sürekli artar. İlişki danışmanı olarak karşımıza Seren Serengil çıkar.

Alev Alatlı’ya göre ‘paçozluk’ Türkiye’de giderek yerleşen bir durum. (Yazar paçozluk kavramını Dostoyevski’nin ‘Puşlost’una benzetir. Ayrıca Erdoğan’a ‘George Orwell sizi ayakta alkışlardı’ diye seslenerek, bu kavrama yönelik en güçlü örneği yine kendi vermiştir)

Kapitalizm, dehasını konuşturarak insanlarda ‘sanal ihtiyaçlar’ yaratır. Böylece avmler,satın almaz ise yaşayamayacakmış gibi hissedeninsanlar ile dolar. Sistem, tüketmeden duramayan, tükettikçe yaşadığını sanan ancak bir türlü mutlu olamayan ‘tüketim toplumunu’ yaratır. Bu düzende susayan insanın önüne tuzlu su konulur, içtikçe susar.

İşte tam da bu noktada paçozlaşma süreci kendini gösterir.

Tüketim toplumunda, çarkların sürekliliği için bu eblehleşme olmazsa olmaz yaşanması gereken bir süreçtir.

Paçozlaşan insanları, belki de en belirgin ‘gece hayatında’ görebiliriz. Masa tutup, göstermelik şişe açan, dans etmeden etrafını kesen yeni model ‘delikanlılar’ ya da ‘antropoz bayımlar’ bu paçozluk sürecinin güçlü temsilcileridir.

Ya da Beyoğlu’nun bilinen bir mekanında, sahnede önde olmak için birbirinin küpelerini çekerek kavga eden ‘catwalk’ kadınları görebilirsiniz. Bodrum’da tek derdi, bir gece kulübüne tekneden inerek girmek olan insanlar vardır.

Memleketin en seçkin yerlerinde yaşayan, sözüm ona bilgili, kültürlü sosyetimiz, her yaz Çeşme‘nin yolunu tutar, sanat adına tercihleri ise Serdar Ortaç veya en fazla Fatih Ürek‘tir. Rezervasyonlar hızla yapılır, ‘ama çok eğlendiriyor’ dur. Alaçatı‘nın dar ve kalabalık sokağında yürürken, podyumda gibi hissettiren sıcacık bir mutluluktur yaşanan!

Derinlikten uzaklaşan, var olmayı tüketerek sağlama yanlışı peşindeki toplum, kültür ve sanatı ıskalarken, paçozlaşmaya daha çok prim verir hale gelir. Paçozlaştıkça tüketir, tükettikçe paçozlaşır. TV’lerin gündüz programları paçoz kadın ve adamlarla dolar. Dünya başına yıkılsa o halay çekilmeye devam eder.

Etraf dalga geçer gibi konuşan başkan, bürokrat, STK temsilcisi, özel sektör yöneticisi ile doludur. Paçozlukları, tuhaf bir samimiyet algısı ile iş yapar. Aklına geldiği gibi konuşan garip bir kitle neredeyse her şeyi yönetir.

Mecliste, sokakta, ilişkilerde paçozluk sinsice pusudadır, her fırsatta yapışkan bir samimiyet ile karşınıza fırlar.

Paçozluk her yerde, farklı bir ambalajla da olsa yerini alır.

Mesela bugün iş hayatında, genel bir iş kalitesinde düşüş yaşandığı hissedilir bir şeydir.

Ortaya çıkan iş kalitesi probleminin temel nedeni, paçoz davranışların prim yapması ile üretim verebilme kabiliyetinin kaybedilmesidir. Ya da yabancıların da ilgisini çeken ‘İstanbul salaşlığı’nın kültürel ilerleme ile daha ‘rafine’ olması gerekirken, ‘İstanbul paçozluğu’na dönüşmesi de bu sürecin bir parçasıdır.

Tatminsiz paçozlar üreten, ürettiği paçozlara, tüketerek mutlu olacağını düşündüren bu sisteminde, su akar, kova bir türlü dolmaz. Çünkü kova deliktir. Paçozluk, her yanımızı sarmış bir karabasandır.

Fırat Devecioğlu / İndigo Dergisi

Views: 199