İster kızın ister kızmayın. Kavgada söylenmez deyin. Yumuşak karnımıza vurdun, stratejik hata yaptın deyin. Sen ne anlarsın, çocuk mu baktın büyüttün deyin. Ne söylerseniz söyleyin, çocuklarınız şımarık.
Ama sorun onlarda değil. Uyuyan insana gidip “Hadi uyan” diye bir tane patlatan, canı yemek yemek isteyince odada gözüne kestirdiğine beni sen yedir diyen, istediği olmayınca avaz avaz bağıran, ağlayan çocuğun kabahati yok. Bütün suçu siz işteyken ona bakan anneanne-babaanneye, bakıcıya, yuvaya, geleneklere, göreneklere, topluma da tek başına yıkamazsınız.
Bu şımarıklıkta payınız var. Çünkü onu şımartan nedenler sizi de şımartıyor. Mesela evde bir tür aile arası kabul günü var. Kapıdan giren “Aaaaa” diyor, “Bu da kimmiş?” “Gel bir öpeyim.” “Sen ne tatlı, ne güzel bir şeysin.” Herkes çocuğunuzu öper kucaklarken, ona övgüler yağdırırken, onu kucaktan kucağa gezdirirken yüzünüzde mutluluğun ötesinde bir ifade beliriyor. Kimsenin kulağına eğilip demiyorsunuz: “Bu kadar ilgilenmeyin, çok şımarıyor.”
Çocuğa anlayış gösterilir. Çünkü o daha olmamış insandır. Doğruyla yanlışı ayıramaz. Ortamın neşesi gerçekten de çocuktur ve bazen kafa da şişirir.
Çocuğunuzla gurur duymanız normal. Biri onu sevince mutlu olmanız doğal. Normal olmayan, siz çocuğunuz üzerinden puan kazanacaksınız diye, onun sayesinde ilgi çekeceksiniz diye, ortamdaki herkesin çocuğunuzdan sopa yemeye, onun elinde oyuncak olmaya mecbur olması. Sizin olanlara seyirci kalmanız.
Eşin dostun eğlencesi, takdir belgeniz olan çocuğunuzun vapurda, otobüste, kafede, restoranda ayakkabılarıyla koltuklara sandalyelere çıkmasına ses çıkarmamanızla ilgili de sıkıntılarım var. Yerlerde yuvarlanıp insanların tepesine çıkarken, bir çocuğunuza bir de onun yaptıklarına maruz kalanlara bakıyorsunuz. Gülüyorlarsa, gülümsüyorlarsa, seviyorlarsa, onunla ve sizinle konuşuyorlarsa mutlu oluyorsunuz.
Çocuğun çocuk olduğunu kabul ediyorum, ama ona yumurcak, oyuncak değil, yetişkin değil insan muamelesi yapmak istiyorum. İnsan muamelesi yapılan çocuğun da bunu anladığını ve sakinleştiğini görüyorum, biliyorum. Siz de dikkat edin, çocuk eğitimlerini örnek aldığınız memleketlerde, tatil için ülkenize gelen turist ailelerinde görüp imrendiğiniz, bağırıp çağırmayan, ağlamayan, taşkınlık yapmayan çocuklara anneleri babaları sizin gibi davranmıyor.
Çocuklar büyükleri anlıyor. Eğer büyükler onlarla konuşmayı bilirlerse. İki çocuğu olan bir arkadaşım var. O işe giderken çocukları arkasından ağlamıyorlar, o yokken de ağlamıyorlar, o eve gelince sarılıp akşam rutinlerini yaşıyorlar. Ona dedim ki “Nasıl oluyor bu?” Dedi ki: “Ben onlarla hep konuştum. Bebekliklerinden beri gidiyorum ama döneceğim dedim ve hep de döndüm. Bence beni anlıyorlardı, bu yüzden ben giderken arkamdan ağlamıyorlar ve gün içinde beni defalarca arayıp konuşmak istemiyorlar, hep geri döndüğüm için bekliyorlar. Herhalde bana güveniyorlar.”
Üç dil konuşan bu arkadaşımın tek kelime İngilizce veya Fransızca bilmeyen, kültür patlaması da yaşamayan bir yardımcısı var. Gelen giden, anneanne babaanne çocukları biraz fazlaca seviyor. Ama bu çocuklar şımarık da değiller. Büyükler sohbet ederken onların sözünü elbette kesiyorlar, ama “Sen yerinden kalk ben burdan geçicem” diye diretmiyorlar. “Bana ne oynayalım, şimdi oynayalım” diye kimseye oyuncak fırlatmıyorlar.
Çocuğun nasıl şımartılmayacağını söylemek için çocuk sahibi olmaya gerek yok.
Ayrıca çocuğunuzu bu kadar şımartmaya hakkınız da yok. Hayat böyle değil. Mücevher muamelesi yaptığınız çocuğunuza, siz devam etseniz de bir yaştan sonra başkaları mücevher muamelesi yapmayacak. Bundan sonra onun kendini nasıl hissedeceğini, yeniden aynı ilgiyi görmek için hangi yollara başvuracağını düşündünüz mü?
Çocuklarınız şımarık arkadaşlar. Ve sizin bu şımarıklıkta payınız var. Alıştığı ilgiyi görmediğinde önündeki tabağı yere devirmesi sinir bozucu. İstediğini -size ve mesela ortamdaki diğer insanlara- yaptırana kadar, bazen gözünde tek damla yaş olmadan avazı çıktığı kadar bağırması sinir bozucu. Ve siz çocuğunuz üzerinden ilgi toplamak, takdir edilmek istiyorsunuz.
Daha asap bozucu olan da bu.
Kaynak: HaberTürk / Özlem Kartal
Views: 123