Bilinçaltındaki mevcutları silip yer açmadıkça, ona yeni kayıtları kabul ettiremezsiniz. Arının! Amacınız her ne ise, kim olmak istiyorsanız, neyin parçası kalmak ya da hangi bütünün merkezini oluşturmak istiyorsanız öncelikle arının!
Sizin okuduğunuzu sandığınız bir kitabın satır arasında veya izlediğiniz ekranın küçük bir karesinde merakı başka bir noktaya takılı kalmış bir şey kayıtta. Üstelik ilgisini çeken şeyden, sizin hoşlanıp hoşlanmamanız, kabul edip etmemeniz de hiç önemli değil onun için.
Dikkatin altındaki detayı yakalamak onun işi. 7 gün 24 saat aralıksız. O, her eylemi bir duyguya bağlamakta bilincinizden çok daha usta. Çünkü o bilinçaltı.
Durup dururken bir insandan nefret ettiğiniz oldu mu? Ya da severek yediğiniz bir şeye artık tahammül edemediğiniz? Yahut sürekli gittiğiniz, sizi rahatlatan bir mekanda boğulmaya mı başladınız? Örnekleri çoğaltalım. İdolünüz olan bir insan, düşünceleriyle sizi artık pek etkileyemiyor mu? Daha önce bayıldığınız bir müziğe şimdilerde duyduğunuzda çığlık atasınız mı geliyor? Haberiniz olmadan kim bilir hangi semboller yüklendi her birinin üzerine.
Bir insana kendi cehennemini yaşatabilecek kudrette olduğu halde yine kendi cennetinin anahtarını sunabileceğine inanmadığınız bir mucizevi güçten bahsediyorum…
Karşılaştığınız bir hadiseden, bir düşünce kalıbı türetip arşive kaldırması için tek bir gereksinimi var: Bilincinizde o an yer alan duygu. Beyin aynı anda 5 ile 7 eylemi kontrol edebilme yetisine sahiptir. Geri kalan kısım bilinçaltının vakumuna kapılmak zorundadır. Benzer kategorideki herkesi ve her şeyi birbirine bağlayarak çalışmak prensibi gereğidir.
İlk görüşte ısındığınız bir insanı, mutlaka geçmişinizden sevdiğiniz bir insanı hatırlattığı için kendinize uyumlu bulur ve elektrik aldığınızı söylersiniz. Ya da tersi şekilde ilk kez göz teması kurduğunuz kişiye karşı frekans uyuşmazlığı çekebilirsiniz. Çünkü daha ilk saniyelerde analiz yapılıp, etiket yapıştırılmıştır.
Düşünün: Sesine tahammül edemediğiniz bir cisim veya araç, evinize sokmadığınız bir obje yahut fikirlerine hararetle karşı çıktığınız bir insan mutlaka vardır. Uykuya dalmadan edindiğiniz bir alışkanlığınız, melodisiyle sizi büyüleyen bir şarkı, bulunduğunuz mekandan çıkmadan önce kontrollerini defalarca yaptığınız takıntılarınız mutlaka vardır.
Görüldüğü üzere sabit verilerle alışılmışın dışına çıkabilmemiz imkansızdır. Bunca aynılığın arasında farklılık ummak oldukça iyimser bir davranıştır. O halde?
Arınmak ama nasıl?
Bilinçaltındaki mevcutları silip yer açmadıkça, ona yeni kayıtları kabul ettiremezsiniz. Bu onun için açık bir çelişkidir ve işleyişi gereği bundan hoşlanmaz. Bu durumda arınmak ilk yapmanız gerekendir. Arınmanın ilk şartı ise affetmektir. Bu ise kabul gerektirir.
Ön kabulünü yapmadığınız bir kişiyi ya da olayı zihninizde sürekli suçlarsınız. Affetmekten uzaklaşırsınız ve arınmaya geçemediğiniz için de bilinç, görüşü alınmadan oluşturulmuş kalıplar üzerinden size “aynılıkları” yaşatmaya devam eder.
Hepimizin duyduğu pişmanlıkları ve canımızı acıtan yaraları var. Hepimizin yersiz münakaşaları, koşullarına göre doğru bulduğu tercihleri var. Bu tercihlerin sonuçlarını hala yaşıyor olsak bile yapabileceğimiz şeyler mutlaka var. Tümünü kabul edin, affedin ve arının. Size, egonuza, nefsinize, gururunuza ne kadar ağır gelse bile…
İstediğiniz şeylere ulaşmak için, evvela istemediğiniz şeyleri aşmak durumundasınız.
Ulaşmak istediğiniz hedefleri, kendinizde değiştirmek istediğiniz niyet ve davranışlarınızı tespit edin. Bunları net ifadelerle ve emir kipi kullanarak, tersten yazılmış şekilleriyle, fazla göz önünde bulunmayacak yerlere asın. Unutmayın, bilinçaltı farklı şeyleri sever ve buna eşlik eden duyguyla karşılaşırsa da benimser. Yaşam alanlarına asacağınız bu küçük ama etkisi muazzam olan notlarınızda gelecek zamana ait ekler kullanmayın.
İzlediğiniz, dinlediğiniz, okuduğunuz her şeye dikkat edin. Çeşitli olumlama cümleleri kurup, ses kaydı oluşturmak da çok etkili bir yöntemdir. Sabah günün ilk saatlerinde ve mutlaka uykuya dalmadan önceki zaman dilimlerinde dinlemeniz, zihinde yeni kanalların açılmasında nokta etki sağlar.
Evrendeki temizliğe önce kendi özünüzden başlayın. Kimden nefret edip, kimi suçluyorsanız bağışlayın. Kocaman bir balonun gökyüzüne bırakılması gibi… Sessizce, büyük bir mutlulukla ve içten bir huzurla bırakın tutsak kıldıklarınızı. Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde ama tam da o anda ve o durumda olmak belki de o kadar kötü değildir. Koşulları affedin. Derin bir olgunlukla, asaletle ve sıcak bir samimiyetle…
Gidenlere ağlamaktan ve yersiz bekleyişleri anlamlandırmaktan vazgeçin.
Derinliklerinizde kalmış her şeyi yeniden tanımlayın. Tutkularınızın gözeneklerini mesken tutmuş gizli hırslarınızı yakalayın. Arının. Her türlü menfaatten ve menfi düşünceden… Kinden, gerilimden, çabasız kazançtan, boş tesellilerden ve kıskançlık illetinden… Ellerinizi, zihninizi, kalbinizi tüm benliğinizi arındırın ki her gününüz bir diğerinin tekrarı olmasın.
Bilinçaltının “aynılık” kavramından duyduğu rahatlık ve eminliği reddedin. Zor olanı, cesaret gerektireni yapmaya karar verdiğinizde, dirense dahi sonunda teslim olacağını bilin.
Karalamalarınızı temize çekin.
Hiç bakmadığınız manzara kenarlarını seçin. Tüm şımarıklıklardan kendinizi yalıtmayı bilin. Aynı zamanda da mükemmel bir tasarımın parçası olma bilincini de kaybetmeyin. Kendinize bir varoluş mucizesi olarak bakın. Çevrenizde şükretmeye dair ne varsa hayranlık besleyin. Başınıza gelen mutluluk verici hadiseleri tarihleriyle birlikte not edin. Gün geçtikçe çoğalan cümleler, yaşantınızdaki memnuniyet kayıtlarına ve huzurlu olma gerekçelerini içeren bir arşive dönüşecektir.
Bir yağmurun usul usul koca bir şehri arındırdığı gibi arının. Sessizce olsun, içinize dönerek. Fakat ses getirsin yaşamınıza yansımaları. Gönlünüzde ve zihninizde ne varsa, ederiniz odur. Kötü olan hiçbir şeye varlığınızda yer vermeyin ki birikmesin.
Günün sonunda huzurla yudumladığınız çaya ne kadar yorulduğunuz değil, neler edindiğiniz eşlik etsin. Her yeni gün tekrar arının. Çevrenizde size kulak tıkayan ne kadar çok insan çıkacaksa daha da fazlası gözünüzün içine bakacak. Siz içinizde başlatın, dışınız da buna ayak uyduracak. Sever adım, sayar adım…
Hayat size asla vaatte bulunmaz. Sizin ona vaat ettiklerinize şahitlik yapar. Yaptıklarınıza pişmanlık katarak, yapmadıklarınıza takılı kalarak geçiyor zaman… Yakın ihtimallere uzak kalarak, “ben” bilincine yanlışlıklar katarak yol almayın. Kendinizi geleceğe taşırken, bugünü karsız kapatanlardan olmayın. Hayallerinizi gerçekleştirmek için bilincinize yatırım yapın.
“Yaşamın gayesi; hoşa gitmeyen şeylerden kaçmak değil, hoşa gitmeyen şeyleri yenmektir.” (Victoria Forester)
KAYNAK: İndigo Dergisi
Views: 142