Kırsalda büyürsen ottan bilezik, çiçekten taç yaparsın.
Kargıdan at, gelincikten bebek yapıp oynarsın.
Ceviz, badem bile oyuncağındır.
Arkadaşın erkekmiş, kızmış fark etmez.
Ağaçlara çıkar oturur, meyvesinden koparır yersin.
O ağaçların birine salıncak kurarlar, sallanırsın.
Akarsu gördün mü yerden kuru yaprak alır kayık yüzdürür hatta arkadaşının kayığıyla yarıştırırsın.
Bahçedeki her şeyden bir oyuncak çıkar sana, basit bir değnek bile hayalgücünle pek çok şey olur.
Gazeteden şapka yapar takarsın başına güneş geçmesin diye.
O gazeteden uçak da yapar uçurursun kuş da.
Bahçeye kilim serer ödevini yaparsın, arkadaşlarınla o kilimde oturur oynarsın, uzanır kitabını okursun.
Salatalığı, acuru, inciri dalından koparır yersin, üzümü asmasından.
Yalınayak takılırsın kimse garipsemez.
Oynarken yorulur suyunu çeşmeden içersin ya da tulumba çekersin.
Yere çizgiler çizer, bulduğun taşlarla kaydırak oynarsın.
Kollarınızı birbirinin omuzuna atar arkadaşınla sokaklarda gezersin.
Evinin bahçesinde kedi, köpek, tavuk illa ki olur, onları severek, arkadaş edinerek büyürsün.
Okulun iki adım ötededir, arkadaşlarınla yürüyerek gider gelirsin.
Sokaklar güvenlidir, herkes birbirini tanır, başına bir şey gelmesin diye birbirinin çocuğuna göz-kulak olur.
Bahçede, sokakta yorulup eve gireceğinde elini, yüzünü, ayaklarını bahçedeki çeşmede ya da tulumbada yıkar da girersin.
Hergün izlediğin bir çizgi film ve bir çocuk programı mutlaka vardır.
Yemek vakti yer sofrasında yersin yemeğini, gece yere serilir döşeğin ya da divandır yatağın.
Ben kırsalda büyümeyi anlatmakla bitiremem çünkü tüm bunları ve daha fazlasını dibine kadar yaşadım.
Ama şimdi kırsalda büyümek diye bir özellik kalmadı, çocukların şehir ve apartman hayatından çok da farklı değil hayatları.
Taşlar, değnekler, yapraklar vesaireden oyuncak çıkabileceğinden haberleri yok, tv, telefon ve tablet biliyorlar sadece, dipsiz kuyu olduğu halde onlardan bile sıkılıyorlar, doyum noktaları yok, ruhlarını doyuran bir şeyleri kalmadı ellerinde.
Üstleri kirlenmesin, ağaca çıkmasınlar, hayvanlardan korksunlar, arkadaşları olmasın, dalından koparıp yemeyi bilmesinler, okulları bile servisle.
Sokakta güvende değiller, kimin kaçırıp ne yapacağı belirsiz.
Biz yaşadık hayatı, biz çıkardık tadını, para belki azdı ama her şey bol boldu.
Bundan 10 sene sonra 1 bardak su için kavga edecek şimdiki çocuklar, 20-30 sene sonra ise 1 yudum su için savaşırken ölecekler, çünkü bolluğa alışkın bizler israf etmeyi de kendimize hak görüp hunharca tükettik her şeyi.
Güçlü olan hayatta kalacak, ana babalarının ezikleyip pısırıklaştırdığı korkaklar hayata tutunamayacak, zekası kuvvetli olanlar zaten bambaşka yerlerde mevki edinecekleri için altta kalanlar savaşırken onlar üstte hiçbir şeyin eksikliğini hissetmeden yaşayan ufak bir kesim olacak.
Gelecek pek de iç açıcı değil şimdiki ve ileriki nesiller için.
Kırsalda bolluk içinde büyüyen nesil hem haddinden fazla üredi hem de çekirge sürüsü gibi her şeyi sömürerek kendinden sonraki nesilleri kıtlığa mahkum etti.
Kırsalda özgür ve mutlu büyüyen nesil kendinden sonraki nesilleri evin içine hapsetti ve o nesillerin şimdi kafaları ekrana gömülü, kulaklarında kulaklık, evlerine kitap girmez, doğadan haberleri yok, müzik bile denemeyecek garip şarkıları dinliyorlar, üstleri biraz kirlense dayağı yiyorlar, can sıkıntısından patlıyor çoğu ve mutsuzlar.
Bir kısmı mutlu olmayı azıp kudurup bağırarak etrafa saldırmak zannediyor ama yine de doyumsuzlar, yine de mutsuzlar.
O sokakta top oynarken acıkıp da annesine seslenip salça sürülmüş ekmek isteyen çocuklar kırsalda yok artık..
Nilay Gündüz
.
.
(Telif uyarısı: Yazı 01-09-2022 tarihinde siteye eklenmiştir. Bu tarihten sonra isim ve link belirtmeden izinsiz herhangi bir yerde yayınlandığı tespit edildiğinde yasal yollara başvurulacaktır.)

Views: 67