Twitter’ın yüksek takipçili profillerinden @altiparmakli hesabının sahibi Görkem’in twitleri Tesla’yı çok daha kolay aklımızda kalacak şekilde anlatmış. Hepsini derleyip bu başlık altında topladım. Tesla hayranları için muhteşem bilgiler.

Keyifli okumalar =)

”Nikola Теsla 5 çocuklu bir ailenin 4. çocuğu olarak Hırvatistan’ın kırsal bir kesiminde dünyaya gözlerini açtı.

Çocukken; kedileri severken yarattığı elektriklenmenin, onu elektriğin ne olduğunu anlamaya nasıl yönelttiğini henüz bilmiyordu.

Теsla anılarında anlattığı üzere, annesi sadece parmaklarını kullanarak göz açıp kapayıncaya kadar üç dü­ğüm atabilen biriydi.

Ayrıca yaratıcı bir kadındı. Doğaçlama olarak araç yapabilme yeteneği vardı; hatta kendi meka­nik yumurta çırpıcısını bulmuştu.

“Sahip olduğum her türlü mucitlik becerisinin köklerini annemin etkisine bağlamam gere­kir” diye yazacaktı anılarında.

Теsla’nın inanılmaz bir tahayyül yeteneği vardı: Olayları/deneyleri üç boyutlu olarak ince ayrıntılarla kafasında görselleştirmek.

Çocukluğunda birkaç kez ölümle burun buruna geldi. Kaynayan sütle dolu bir kazanın içine baş üstü düştü.

Bir salın altından yüzerek geçmeye çalışırken az daha boğulacaktı, Ağır sıtma ve kolera nöbetleri geçirdi.

Geçirdiği bunca olay obsesif kompulsif bozukluğa sahip olmasına neden oldu. Bu yüzden bilim camiasında asla gerçek anlamda kabul görmedi.

Ayrıca çalışmalarının sağlamış olması gereken saygıyı ya da maddi getiriyi de elde edemedi.

19 yaşındayken matematik problemlerini neredeyse zihinden çözüyordu. Boş zamanlarında kendi kendine beş dil öğrendi.

Gününün yaklaşık yirmi saatini bilgiye ayırdı ve geceleri dört saatten az bir süre uyudu.

Yine de bir ara sıradan bir öğrenci gibi de yaşadı. İçki, sigara, kumar.. Hatta Anna adlı bir kıza bile tutuldu.

Babasının öğrenimi için gönderdiği bütün parayı bir iskambil oyununda kaybetmesiyle, hayatının bu dönemi birdenbire son buldu.

Yap­tığı şeyden duyduğu derin utançla, kumarı ve sigarayı temelli bı­raktı ve artık kadınlarla hiç temasa girmemeye ant içti.

Graz’da okurken o sırada elektrik mühendisliğinin en uç tek­nolojisi sayılan Gramme dinamosuyla karşılaştı.

Tesla makineye hayran kal­dı, ama sürekli kıvılcım saçması aklına takıldı.

Dinamonun kıvılcım saç­masına yol açan şey kısa devreydi. Tesla’ya göre, böyle bir çözüm aşırı karmaşık, hatta hantaldı.

Dalgalı akımı kullan­manın yolu bulunamaz mıydı? Ama dalgalı akımlı motorlar üretmeye yönelik ilk girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Tesla öğrenimini tamamlayıp diploma alamadı. 1881’de Bu­dapeşte’ye geçti ve bir telefon mühendisi olarak iş buldu.

Böylesi ona akademik çalışmadan çok daha fazla uyan bir şeydi ve bir tür erken hoparlör olan ilk icadını bu dönemde ortaya koydu.

Ama garip bir durumdan dolayı sıkıntı çek­meye başladı. Çok yönlü aşırı duyu yükünde güneş ışığı gözleri­ni kamaştırmakta, bir saatin tıklaması kulağında çekiç darbele­ri gibi yankılanmakta, trafikte titreşimlerde dengesini yitirmek­teydi.

Doktorları işin içinden çıkamadılar ve artık öleceği kanısına vardı­lar; ama durum başlayışında olduğu gibi birdenbire ortadan kalktı.

Tesla kısa bir süre sonra toparlanmak için parkta yürür­ken birdenbire bir tahayyül etti.

O öğleden sonra gördüğü şey dünyayı değiştirecekti. Dalgalı akım motorunun ayrıntılı bir viz­yonuydu bu.

28 yaşında Tesla 1884’te cebinde dört sentle ve bazı Sırpça şiirlerle Thomas Edison’un New York’taki ofisinin kapısını çaldı.

Önceki iki yılı Edison’un Paris’teki şirketinde ça­lışarak geçirmiş ve orada boş zamanlarında ilk dalgalı akım mo­torunu yapmıştı.

Pa­ris’teki işvereni Charles Batehelor’un bir mektubunu uzattı. Edison’a hitaben yazılan mektupta dosdoğru belirtilen şey şuydu:

“İki büyük adam tanıyorum; bunlardan biri sensin, diğeri de bu genç adam.”

Edison genç Tesla’nın dalgalı akım enerjisine ilişkin fikirle­riyle ilgilenmedi; çünkü o sırada doğru akımlı jeneratörler yap­maktaydı.

Edison’un ilgisini asıl çeken şey Tesla’nın kendisiydi. Görünüm itibariyle garip bir kişiydi.

Uzun boylu, her sabah kalktığında ceketini, tozluğunu ve eldivenini bile unutmaksızın tertemiz giyinen kültürlü ve şiir tutkunu Avrupalı.

Edison ise kendi saçını kesen ve yiyecek lekeleriyle kaplı ay­nı elbiseyi günlerce giyen derbeder bir adamdı.

Tesla’nın tahayyül yeteneği vs Edison’un “yüzde 99 ter dökme” yaklaşımı. Let the fight begin.

Edison, Tesla’yı haftada 18 dolar gi­bi cüzi bir ücretle işe alarak, akımı geliştirmesi halinde 50.000 dolar ikramiye sözü verdi.

Tesla alışageldiği özenle işe girişti. Önceleri yeni patronuna karşı büyük hayranlığı vardı.

Edison’un ona zekâsını arttırmak amacıyla her gün tavşan yediğini belirtmesi üzerine, şakayı ciddiye alarak haftalarca başka bir şey yemedi.

Yaklaşık bir yıl sonra doğru akımlı jeneratördeki sorunu çözdüğünde Edison ikramiye yerine ücretini haftada 25 dolara çıkarmayı önerdi.

Tesla istifasını bastı ve ertesi yıl geçimini işçilikle sağlarken, geceleri kafasındaki icatlar üzerine çalıştı.

Alternatif akım sistemini geliştirdi. Tesla’nın sisteminin yalınlığı sanayici George Westinghouse’un ilgisini çekti.

Tesla’yı yanında işe alarak, patentlerini 60.000 dolara satın aldı ve her beygir gücü için ona 2,5 dolar imtiyaz payı ödemeyi kabul etti.

Edison tehlike sinyalini görmüş olsun ya da olmasın, Tesla ve Westinghouse’u durdurmak gerektiğini biliyordu.

Savaş ma­kinesini gümbürtüyle harekete geçirdi. Saldırısının dayanağı dalgalı akımın tehlikeli olduğuydu.

Savını en vahşi biçimde ortaya koymak üzere, hayvan­ları herkesin gözü önünde dalgalı akım kullanarak elektrikle öl­dürmeye başladı.

Yine de pes etmeyen Westinghouse ve Tesla’nın 1898’de dünyanın ilk hidroelektrik tesisini kurdu.

1890’lar Tesla için yaratıcılık doluydu. Wilhelm Rontgen’den üç yıl önce x-ışınlarını buldu ve biyolojik risklerine dikkat çekti.

Marconi’den iki yıl önce ilk radyo dalga aktarıcısını geliştirdi ve telsiz kumandası­nı icat edip patentini aldı.

Telle dalgalı akım aktarmada ustalaşmış biri olarak, 1890’ların sonu­na doğru tel kullanmaksızın uzaya akım göndermeyi başardı.

Ondan beklenmeyecek şovmenlik yeteneklerini sergilediği halka açık gösterilerde yüz binlerce voltu vücudundan geçirdi.

Bankacı J. P. Morgan 1900’de daha da büyük bir telsiz aktarıcısına, Wardenclyffe Kulesi’ne 150 bin dolar yatırmayı kabul etti.

Tesla’nın planı kü­reseldi: Telefon ve telgraf sistemlerini tek bir telsiz şebekesinde birleştirmek.

Bu sayede yerkürenin bir ucundan öbür ucuna dakikalarla öl­çülecek sürede resimler ve metinler aktarmak.

Aslında, interneti yüz yıl kadar önce tasarla­mıştı, hem de sadece bunu da değil, bilgisa­yarın pilsiz çalışabileceği bir sistemi.

Neredeyse ömrünün tam ortasında (44 yaşında) şöhretin doruğuna varmışken, birden işler sarpa sarmaya başladı.

Morgan 1903’te Wardenclyffe projesin­den çekildi. ABD Patent Dairesi 1904’te yanlış bir kararla Marconi’yi radyo patentiyle ödüllendirdi.

Hakaret 1909’da Marconi’ye Nobel Ödülü’nün verilmesiy­le daha da ağırlaştı; aynı şekilde Rontgen’e de 1901’de bu ödüle uygun görülmüştü.

Tesla Sermayesinin tükendiği 1905’te laboratuvarını kapatmak zorun­da kaldı. İki yıl sonra da George Westinghouse borsada battı.

Çaresizlik içinde Tesla’dan aralarındaki sözleşmede değişikliğe razı olma­sını rica etti.

Tesla modern iş hayatındaki en soylu jestlerinden birini gösterdi ve Westinghouse’a şunları söyledi.

Westinghouse tek seferlik bir ödeme olarak Tesla’ya 200 bin do­lar verdi. O sırada Tesla’nın payının değeri 12 milyon dolardan fazlaydı.

Gelgelelim, 1914’te Birinci Dünya Savaşa’nın patlak vermesi Tesla’yı Avrupa patentlerinden elde ettiği diğer gelirlerden de yoksun bıraktı.

Maddi bakımdan bir türlü toparlanamayarak ömrünün son on yılını arkadaşlarının faturalarını otel odasında geçirdi.

Maddi durumundaki bu dağılmaya gittikçe dengesizleşen ki­şisel davranışlar eşlik etti. Temizlik fetişi Howard Hughes tarzı boyutlara ulaştı.

Tokalaşmaktan kaçınmak için her çareye baş­vurarak, insanlarla karşılaştığında ellerini arkasına saklama yo­luna gitti.

Yemek masasında çatal bıçak takımının ısıtılıp sterili­ze edildikten sonra önüne getirilmesini ister hale geldi.

Sofrada­ki her parçayı bir peçeteyle eline alır, başka bir peçeteyle temiz­ler ve ardından her iki peçeteyi yere atardı.

Bir zamanlar hoşuna giden akşam yemeğinde iki biftek ye­me huyunu zamanla bırakarak bir vejetaryen kesildi.

Ama şık giyinmeyi sürdürdü. Gri süet eldivenlerini takmadan dışa­rıya çıkmaz ve bir hafta kullandıktan sonra hemen atardı.

Her hafta yeni bir kravat satın alırdı ve sadece be­yaz ipekli gömlekler giyerdi. Yakaları ve mendilleri bir kez kullanırdı.

Zamanla mücevherata karşı bir tiksintisi gelişti. İnciler takmış bir kadının yakınında oturamazdı.

En şairane ta­kıntısı ise düşünerek geçirdiği saatlerin gözlerindeki rengi soldurduğuna kesin inanmasıydı.

Çalışmaları da benzer biçimde zıvanadan çıktı. Mars ve Ve­nüs’ten telsiz mesajlar aldığını ileri sürdü.

Hava durumunu de­netim altına almak için elektriği kullanmaktan söz etti.

Bütün bunlar halkın zihnindeki Tesla imajının saygın dahiden deli bilimciye dönüşmesini sağladı.

Tesla 1943’te seksen altı yaşında, ağır borca gömülmüş hal­de otel odasında yapayalnız öldü.

ABD mahkemeleri 1944’te ni­hayet lehinde karar vererek, radyoyu icat edenin Marconi değil, Tesla olduğunu onayladı.

O zamandan beri itibarının geri veril­mesi için epeyce şey yapılmış olsa da, Edison ve Marconi hâlâ herkesin hatırladığı adlardır.

Çoğu insanın hiç göreme­diği, daha derin bir gerçekliğin anlık görüntülerini yakalamanın yüküyle ve keyfiyle yaşadı.

Ölümünden birkaç hafta önce, son bir kadınsı oldu. Her gün 3327 numaralı odasının penceresine konan bir di­şi güvercinle dostluk kurdu.

Kuşları hep sevmişti, ama onu “bir başka” sevdi. “O beni anlıyordu, ben de onu anlıyordum.” diye yazdı.

Birkaç hafta sonra hayata veda etti.

Elektromanyetik, robot bilimi, uzaktan kumanda, radar, balistik ve nükleer fizik alanlarındaki buluşlarıyla 700’den fazla patent aldı.

Alternatif akımı, radyoyu, x-ışını tüplerini, floresanı, Tesla bobinini ve daha bir çok şeyi hayatımıza kazandırdı.

Nikola Tesla “20. yüzyılı yaratan adam”dı.”

 

Views: 291